Armatür, Valf, Musluk, Tesisat Ekipmanları ve Vana Sanayicileri Derneği
Üyelik Koşulları Dijital Kütüphane

292 çeşit köftemiz var, biri İsveç’te…

Ekşili, Mercimekli, Pastırmalı, Kavurmalı, Kel, Bulgurlu, Topaç, Ayar, Lüle, Nohutlu, Molhatalı hatta Dil Peynirli… Saydıklarım, Türkiye’nin değişik coğrafyalarına yayılan köfte çeşitleri. Düşünün; Adana’nın 8, Diyarbakır’ın 3, Elazığ’ın 4 çeşit köftesi var. Malatya ve Gaziantep’e giderseniz bu rakam 9’a ulaşıyor. Yani neredeyse şehirlerin ilçelerinde bile köftenin tadı da, ismi de, içeriği de değişiyor. Mutfağımızda toplam 292 çeşit köfte var. Bunun 291’i Türkiye sınırları içerisinde. Bir tanesi ise Avrupa’da…

Hatırlarsanız, geçen hafta sizlere Türkiye’nin Fransa, İtalya, İngiltere gibi sembolik bir yemeği olmadığını dile getirmiştim. Biraz şanssızlık gibi görünse de sebebi ise zenginlik. Neredeyse bu topraklarda 300 köfte çeşidi var.

Gelelim sınırlarımızın dışındaki o tek köfteye.

Bu köfte hakkında bilgi vermeden önce kısa bir tarihçesine bakalım. Çünkü o tek köftenin de tarihle ilgisi var.

MUTFAĞIN DEMİRBAŞINDAN, DEMİRBAŞ ŞARL’A…

Köftenin anavatanı üzerinde yaşadığımız coğrafya. Dünyaya Mezopotamya’dan yayılan köfte, Orta Asya’da yoğurulmuş et anlamına gelen “Kueffettue” kelimesinden üretilmiş. Önceleri et ve susamla karıştırılan, içine çeşitli otlar konarak hazırlanan köfte ya sac üzerinde pişirildi önceleri, ya da haşlandı. Tarihimizde ise ilk ayak izi 6 asır öncesine; 15’inci yüzde Ahmed Cavid tarafından hazırlanan mutfak sözlüğü olan “Tercüme-i Kenzü’l-İştiha” adlı eserde geçer. Farsça’da “Küfte” yani “dövülmüş” olarak kullanılan bu kelime zamanla köfteye dönüşür. 1500’li yıllarda saraya giren köfte, Muhteşem Süleyman’ın çocukları Şehzade Bayezid ve Cihangir için 1539’da yapılan sünnet töreninde karşımıza çıkar. Burada halka ikram edilen ise köfte ve has ekmektir. Ardından saray mutfağının demirbaşı haline gelen köfte, şekil ve tat değişikliğine uğrar ve “Aya Köftesi”, “Pirinçli Köfte Çorbası” gibi çeşitlere bürünür.

Hazır köfteyi saray mutfağının demirbaşı olarak nitelerken, Avrupa’daki köftemize dönelim. 1709 yılında Rus Çarı Büyük Petro ile yaptığı savaşı kaybeden İsveç Kralı 12’nci Karl, Osmanlı’daki ismi Demirbaş Şarl, yaşamak için yolunu Osmanlı toprağına çevirir. Sultanın koruması altına girerek sığınan İsveç Kralı, İstanbul’da 5 yıl yaşar. İsveç Kralı’na Demirbaş isminin konulmasının altında ise ülkesine bir türlü dönmemesinden dolayı konulduğu rivayet edilir. Ancak sonunda karar verir ve 1714 yılında sürgünü sona erer. Kral, ülkesine geri dönmeye karar verir. Yanına ise köfte, şerbet, lahana dolması alarak tabii…

İsveç mutfağı denilince akla ilk gelen köfte. Adını da “İsveç Köftesi” olarak biliyor. 2018 yılında İsveç Devleti,  resmi twitter hesabı olan “Sweden.se” kanalıyla önemli bir açıklamada bulundu. Köfte fotoğrafıyla paylaşılan bu tweet’te “İsveç köfteleri, aslında Kral 12. Karl’ın Türkiye’den eve getirdiği tarife dayanıyor. Gerçeklere bağlı kalalım” ifadeleri kullanarak asırlar sonra hakkımız verildi.

Markalaşma konusunda önemli bir örnek bu köfte. Çünkü köfteyi küreselleştiren İsveç’in adeta sembolü haline gelen IKEA. Hatta bazı yerlerde IKEA Köftesi olarak geçiyor. Çünkü, IKEA’yı markalaştıran İsveç, köfteyi markalaştıran ise IKEA. Yılda onlarca milyon dolarlık gelir elde ediyor IKEA, İstanbul’dan giden köfte ile. Biz ise 291 çeşit köfteye sahibiz ama 292’nci olan IKEA yani İsveç Köftesi’ni tüketmeyi tercih ediyoruz.